Saturday, August 29, 2009

ABD'deki batıklar ve gizli hesaplar (Kadir Dikbaş)


Krizde en kötünün görüldüğü yönünde genel bir kanaat oluşmuş olmakla birlikte, krizin merkezi ABD'de finans kesimi henüz sorunlardan sıyrılabilmiş değil.
Wall Street'in dev yatırım bankalarının batması dünyayı sallamıştı. Arkasından irili ufaklı bazı mevduat bankaları geldi. 2008'de çok fazla batık görülmedi ama bu yılın ikinci yarısında sayıda patlama yaşanıyor.
ABD'nin TMSF'si olarak bilinen Federal Mevduat Sigorta Kuruluşu (FDIC), 2008 başından bu yana 117 bankaya el koymuş. Bu sayının 81'i bu yıla ait. Bilhassa temmuz ve ağustos aylarındaki el koymalar, dikkat çekici. 81 bankanın 24'ü temmuzda, 12'si ağustosta batmış. Sanki krizin sonuçları yeni yeni ortaya çıkıyor.
Başka iflasların yolda olduğuna dönük uyarılar var. Bazı uzmanlar, 150-200 bankanın daha batabileceğinden bahsediyor.
Ülkedeki 8 bin 500 banka içinde 117 banka çok önemli bir rakam gibi görünmüyor. Bu bankaların varlık toplamı da 78 milyar dolar civarında. Yani ABD ölçeğinde altından kalkılamayacak bir büyüklük değil. Ama devam eden bir sıkıntının olması dikkat çekiyor. ABD bankacılık sistemi ilk kez böylesine büyük bir batık rüzgârıyla karşı karşıya.
Bu tür durumlar, küresel ekonomideki iyileşmenin yavaş olacağını gösteriyor. ABD dünya ekonomisinin motoru, dünyanın en büyük tüketicisi çünkü. Bu dev tüketici, bir müddet sonra kemer sıkmak zorunda kalacak. Bütçe açığı almış başını gidiyor. 10 yıl içinde toplam 9 trilyon dolarlık açık tahmin ediliyor. Bu ise borçlanma demek. Aynı dönemde kamu borçlarının ikiye katlanıp milli gelirin dörtte üçüne çıkması bekleniyor. ABD, 2. Dünya Savaşı'ndan bu yana böylesine zor bir mali portreyle karşılaşmamıştı.
Batık ya da çürük banka olaylarına bizler fazla yabancı değiliz. Ağır bedel ödedik bu konuda. TMSF, hâlâ bırakılan enkazlarla boğuşuyor.
Sağlam banka-çürük banka ayrımı artık Batı için de önemli. Kamu kaynaklarının özel bankalara aktarılması, kurtarılması sıradan olaylar haline geldi. Ne gariptir ki, ABD Hazinesi kaynak aktardığı Citibank üzerinden Akbank'a bile ortak oldu.
Dünyada ilginç şeyler oluyor, olmaya da devam edecek gibi.
Yıllarca finans merkezi olmanın rantını yiyen ülkeler, ilk kez finans merkezi olmanın zorluklarıyla yüzleşiyor. En çarpıcı örneklerden biri İsviçre. Dünyanın gizli kasası konumundaki ünlü İsviçre bankaları endişeli.
Sebep, ABD'nin krizle birlikte başlattığı "gizli hesap avı". ABD sonunda UBS'i pes ettirdi. Geçen hafta imzalanan anlaşmaya göre, ABD 4 binden fazla vatandaşının banka bilgilerine ulaşabilecek.
Bu durum, sır küpü bankalara olan güveni sarsacak nitelikte. Ve bu sadece İsviçre ile de sınırlı değil. Benzer işlemlere müsaade eden bütün ülkeler ve bankaları için geçerli.
İddialara göre, İsviçre'de hesap sahibi çok sayıda Türk vatandaşı da paralarını çekmek için girişimlere başlamış. Fakat bankalar, gelen yoğun talep üzerine aylar sonrasına randevu veriyor. Nereden nereye?
Hiçbir devlet vatandaşlarına ait paranın dışarıdaki gizli hesaplarda tutulmasını istemiyor. Hele hele bu kriz günlerinde. ABD'nin aldığı sonuç, OECD'nin "Beyaz Liste"sindeki diğer ülkeleri de harekete geçirecek türden. Türkiye de bu liste içinde yer alıyor.
Eğer uluslararası mali sistem biraz sıkılaşacak olursa, bu bankaların ve hesap sahiplerinin işleri zorlaşacak.
Maliye Bakanlığı, kriz sürecinde dışarıdaki paraları çekebilmek için "Varlık Barışı" kampanyasını başlatmıştı. Fakat süre doldu, beklenen giriş gerçekleşmedi. Maliye şimdi "Varlık Barışı"nda ikinci bir girişim daha başlattı. Son gün 30 Eylül. Bakalım, bu sefer sonuç alınacak mı? k.dikbas@zaman.com.tr

No comments: