Saturday, July 28, 2007

Gece saat 04:08

Gözlerim kapalı İstanbulu dinleyemiyorum. Çünkü gözlerimi kapatamıyorum. Başımın ağrısı o biçim. Uyumak mümkün değil. Galiba yine sabahlaycağım. Yatağımda döndükçe dönüyorum. Taa uzakta bir vinç çalışıyor. Malumunuz İstanbul'daki betonlar yetersiz. Daha yenilerini eklemek lazım bu yığına.
Nerdeyse ağaç yok bu bölgede. En önemlisi sivrisinek yok. Bence bilim adamlarının bunu araştırması lazım. Acaba sivrisineklerin olmayışı ekolojik dengeyi ne yönde etkiliyor. Burdan yetkililere sesleniyorum:) Lütfen sivrisineklerin yaşam hakkı ellerinden alınmasın:)
Sonra saat 05:00 oluyor. Müezzinler seslerini güzelleştiren iksir içmişler sanki.
Ve sonra ilham geliyor... Bir hikaye daha yazmam lazım... Cümleler kafamda uçuşuyor senaryo ip söküğü gibi geliyor ve ben sevincle ama uykusuz bir şekilde çalışma odasına geçiyorum. Mizah konusunda bir hikaye daha. Mizah en çok yazmak istediğim hikaye türü... Sevinçliyim:) Teşekkür ederim Allahım!

Friday, July 27, 2007

İstanbul Ah İstanbul...


Körfezdeki dalgın suya bir bak göreceksin,

Geçmiş gecelerden biri durmakta derinde,

Mehtap, iri güller ve senin en güzel aksin,

Velhasıl o rüya duruyor hala yerli yerinde,


Yahya Kemal sanırım Türkiye için yazmış bu mısraları. Saat 11 civarı Üsküdar iskelesinden Kabataş'a giden vapura binince hatırlıyorum bu mısraları. Çünkü kamer ışıl ışıl denizin katrelerinde. Gece denizin dalgaları hafifce sallıyor tekneyi... Keyfini çıkarmalı insan...


Sabahın erken saatinde daha güneş doğmadan istanbulu seyretmek ayrı bir macera. Martılar denize doğru uçuyorlar. (Galiba martı olması lazım:). Sonra binaların arkasından boylanan minareler gözüme ilişiyor. Bazıları gökdelenlerin arkasından gözükmüyordur belki. Necip Fazıl,


"Şehadet parmağıdır göğe doğru minare,

Her nakışta o mana; öleceğiz ne çare"


Yurtdışından gelen bir arkadaş ezanlar okunmaya başlayınca pencereye koştu (onların memleketinde ezan okunmuyor). Bana dedi ki, "Kiyamet kopmuş gibi hissediyorum" dedi. Evet, yurtdışına gidip görenler bilir, ezan okumayan bir yerde uzun süre kalınca dönüşte ezan sesini duyunca insan irkiliyor.... Biz Türkiye'de sürekli duyduğumuz için kanıksadık galiba...


Thursday, July 26, 2007

İstanbul Guncesi:)

Dün Melis "yaz gunu nezle oldum" deyince ben de "iyi olmuş" dedim:) Şimdi ben hastayım:)
Hem de cok... Aslında yazı yazıcaktım ama hastalanadım:(

Sunday, July 22, 2007

Secim Gunu Gezisi:)

Aysegul nerde oldgumu merak etmis. O bakimdan yaziyorum. Secim gunu gezisi yaptim bugun. Bogaz Turu. Gemide oturuyorsunuz ve rehberin soylediklerine kulak kabartiyorsunuz. Yalilar hakkinda oldukca fazla bilgi edindik. Reha Muhtar`in bogazin anadolu yakasinda cay bahcesi gibi bir isyerinin hemen onun onune denk gelen bogazin diger yakasindaki evinden bahsetti. Onun hemen yaninda Orhan Gencebay`in yalisini gosterd. Bogazda Sabanci ailesine ait 13 yali varmis. Koc ailesinin de 5 civarinda yalisi oldugunda bahsetti rehberimiz. Orhan Gencebay oyle bir yalida oturdugu halde `batsin bu dunya` sarkisini yazmis acaba normal bir evde otursaydi nasil bir sarki yazardi orasini da ironik bir tarzda anlatti rehberimiz:) sonra Sezen Aksunun yalisini ve orda yazdigi sarkisini anlatti bize... (azcik mirildaninca hangi sarki oldugunu hatirladim). Ozellikle Bogaz Koprusunun ayagini cakilmasindan dolayi cevredeki tarihi yapilarin zarar gordugunde bahsetti. Ve bomba: Dunya`da Dolmabahce Sarayi`ini sigorta edebilen bir sigorta sirketi yokmus:) Cok paha bicildigi icin tabi ki... Ne kadar guzel birsey degil mi??? Turkiyemiz cennet gibi masallahh... devam edecegim.... kalin saglicakla...!

Monday, July 16, 2007

Bekarlik Aleyhine Kanun (Yorumsuz)


Bekârlık Aleyhine Kanun (YORUMSUZ)

Cumhuriyet, 27 Mayıs 1958, Peyami Safa

Roma’dan haber verildiğine göre, İtalyan Hükümeti 25’ten 65 yaşına kadar bütün bekârlardan ağır bir vergi istemeye başlamıştır. Memurlar arasında çocuk sahibi olmak, terfi için, kuvvetli bir tercih sebebi telakki edilecekmiş. Birçok bekâr dâhiliye memuru da iki ay içinde evlenmeye veya istifaya davet edilmiş.

İtalya’da nüfus artması ve nüfus kesafeti bizdekinden fazladır. Habeşistan’ın fethinden sonra bile, orada, belki insandan fazla, mevcut nüfusu barındıracak ve yaşatacak toprağa ihtiyaç var. Buna rağmen orada beşikle tabut arasındaki harb olanca şiddetiyle devam ediyor.

Biz İtalya’nın aldığı bu son tedbirleri iki sene evvel gene bu sütunda ısrarla tavsiye ettik. Bekârlık vergisine taraftarız: çocuk sahibi olmayı terfiin ilk şartı arasına koyan maddenin Türk baremine ilave edilivermesi, hatta birçok bekâr memura, evlenmemekte ısrar ettikleri takdirde arka kapının gösterilmesi de nüfus politikamızın zafere varmak için muhtaç olduğu en büyük silahları temine yarayacaktır.

Ekonomik mahzurlar tevehhüm etmeyelim. Evlilik bekârlıktan daima daha ucuzdur. Psikolojik mahzurlar da tevehhüm etmeyelim, evlenme aleyhindeki edebiyat, yalnız bekârların muhayyilesinden peyda olmuş ve hiçbir tecrübeden icazet almamış marazi bir yalnızlığın evhamlarıdır. Gece yarılarından sonra bekâr odalarına üşüşen bu kâbuslar, birbirine benzeyen ve bir sürü nevroz felsefesi, intihar fantezisi ve bir sürü dipsiz metafizik deprenmesi vücuda getirir. Bekârlığımızı masalları ve kara kancolaslariyle gençliğin gözünü yıldırmayalım. Sinirli ve evhamlı bekârın mahud “eşimi bulamadım” sözü “eşimi aramadım” manasında kabul edilmelidir. Aranırsa bulunur.

Daha ne kalıyor?
Şu: Kanun! Bekârları sıkıştıracak bir kanun lazım. İlkönce biraz homurdanırlar ama evlendikten sonra dua ederler. Hatta, acele kararlanan şu satırlara bile!...

Hayat devam ediyor...

Nihayet Istanbul bana ben Istanbul a kavustum. Buyuk Ada yi oldukca kucumsemisim. Simdi emanet bir bilgisayarda su gunluge azcik birseyler not alayim dedim:) Uzun zaman once bir arkadasim Buyuk Ada ya gidip mutlaka bisiklet kiralamam gerektigini soylediginde bunu o kadar da onemsememistim. Ama simdi goruyorum ki cok sey kaybetmisim. Bir saatten fazla bir zaman surecinde harika deneyimler yasadigimi soyleyebilirim. Yani bu bisiklet macerasi gercek yasamda bildiklerinize hic benzemiyor:) Buyuk Ada da motorlu arac olmamasi harika bir fikir ve ayni zamanda harika bir karar. Cesit cesit atlara takili 300 civarinda fayton. Faytonla Buyuk Tur (adanin hepsini kapsiyor) 45 YTL. Gezerken iste surasi Ibrahim Tatlises in villasi, Seren Serengilin burda villasi var gibi gereksiz bilgiler edinsek de hos bir deneyim oldugunu soyleyebilirim. Ozellikle Hatirla Sevgili dizisinin cekildigi karsi karsiya duran iki villayi gordugumde cok sevindim. Esas kizin camlarindan bakarak esas oglana asik oldugu villalari televizyondan gormekle gercekte gormek arasinda cok fark oldugunu anliyorum. Sanki bu villalara dizide makyaj yapilmis. Ama canli olmalari insana heyecan veriyor. Sokaklarinda o saf kizin duygularini hissetim, heyecanladim sanki. O bakislarin guzelligi hurmetine sevincle baktim her iki yaliya da. Askin guzelligine vurgunum ben:) Aslinda Istanbul macerasi baska bir amac icin tabi ki, ama gelmisken insan gezmeden de duramiyor... En cok merak ettigim sey saat 11:oo`de kilisede yapilan ayin. Bulunmak isterdim ama ne yazik ki gec kaldim. Bir de sinagog`un onunde sanirim ayin pazartesi saat 11:00`de yapilacak diye yaziliyordu.