Wednesday, March 11, 2009

Berberler…


Oldum olası çok/uzun saçı sevmem. Kafatasımdaki saçları beğenmemek anlamında söylemiyorum bunu. Saçlarım çok uzadığı zaman nedense, kendimi ferah hiss edemiyorum. Ayrıca, saç bakımı için ayrılan zaman, sınırlı hayatımı verimli olmayan bir iş için kullanmak gibi gelir bana. Bir de saç bakımı niyetine, jöle, biryantin gibi yardımcı maddelerden istifade etme durumu var tabii. Üniversitede, genelde, bu özeni gösteren arkadaşlarımın, üniversite sonrası, sinuzit, menejit, kısacası kesif bir baş ağrısıyla ve saç dökülmesiyle karşı karşıya kaldıklarını göz önüne aldığımda, olay tamamen farklı taraflara gidiyor. Neyse, toparlıyorum )))). Uzun zamandır bir birini kovalayan işlerimin haylazlığı karşısında, saçlarımın dilekdiklerince uzamasına ses çıkaramadım. Dahası, son günlerde havalar soğuğunca, biraz daha beklemem gerektiğini telkin ettim kendime.

Azerbaycan`da 8 Mart Dünya Kadınlar Günü`nün özel önemi var. Hiç kimse, ideolojik bir kaygı gütmüyor ve feminist dalgalarda fırtına oluşturmaya gerek görmüyor. Insanlar, annelerine, kardeşlerine, eşlerine ve yakın akrabadaki bütün kadınlara bu günden dolayı çeşitli hediyeler alır, güller takdim ederler. Nitekim, ben de uzakta olan tanıdıkları aradıktan sonra, ekmek aldığım fırındaki kızların 8 Mart Gününü tebrik ettim; sürekli insanlara hizmet ediyorlar.)))) Bundan ilave 8 mart Azerbaycan`da tatil günü ilan edilmiş durumda. Bu arada belirtmeden geçemeyeceğim, Azerbaycan Cumhurbaşkanı`nın fermanıyla 2009 yılı “Uşaq İli” (yani çocuk yılı) ilan edildi. Bizde hala “ferman” kelimesi kullanılıyor. Bağnaz laikler duymasın/alınmasın sakın )))).

8 mart Pazar gününe denk geldiği için onun yerine Pazartesi yani, 9 mart günü tatildi. İş olmayınca, ve ben evde olunca, kafamda bitki örtüyü gibi günden güne büyüyen saçlarımı seyreltmek için yola koyuldum. Yol kenarıyla giderek, uygun bir berber bulmak için çaba sarfetmem gerekti. Genelde önüme hep “Gözellik Salonu” ya da “Qadın Salonu”[1] yazıyordu. Üç beş tane böyle bir mekana denk geldikten sonra, bir “Kişi Salonu” buldum. Nihayet, saçlarım seyrelip, ferahladığım zaman, berber beye teşekkür ettim ve borcumun ne kadar olduğunu sordum ; “Ne verirsen ver!” diye cevapladı. Bu bana çok garip geliyor. Buradaki ahlaki düzenden kaynaklanan bir şey: insanlar genelde para isterken rahat hissetmezler kendilerini. “Ne verirsen ver!”, beni hayatında ilk kez gören adamın, verdiği hizmetin fiyatını benim belirlememi istemesidir. Bir de tanıdık berbere gittiğiniz zaman, “Qonağım ol!” derler. Yani “Misafirim ol!” demektir. Biliyorsunuz, misafirden para alınmaz. Burdaki gizli mana da odur. Yani para verme )))). Azerbaycan`a gelirseniz haberiniz olsun.

Fiyat karşılaştırması yapmak isteyenler için söyleyeyim. Burada saç traşı piyasasında denge fiyatı 3 Azerbaycan manatı. ( 1 dolar = 0.82 AZN). Yani yaklaşık 3,65 dolar. ( 1 dolar = 1,8 TL). Yani 6,5 TL`den bahsediyoruz burda. Bu yazıyı okuyan arkadaşım, bulunduğun şehirle bu fiyatı karşılaştırıp, fikrini bizimle paylaşırmısın!?

Bugünlerde, Gümüş Kurşun isimli kitabı okuyorum. Kitapta büyük ideallerle 1913 yılında Northwestern Üniversitesi`nde görev yapan bir profesör tarafından kurulan, Arthur Andersen isimli denetim firmasından bahsediliyor. Şirketi kuran profesörün ismi tabi ki, Arthur Andersen`di. Kitapta deniyor ki, “şirketin ilk sloganlarından biri Bay Andersen`in Norveçli annesinden öğrendiği `eğri otur, doğru konuş` ” idi. Bu söz Azerbaycan`da da çok kullanılıyor. Şu şekilde: “eyri otur, düz danış”. Aman Allah`ım! Yoksa Norveçliler de mi Azeri Türkü? ))). Bütün tarihçilerin bu blogun takati yettiği ölçüde göreve çağırıyorum.)))) . Söylediklerimi espri olarak kabul ediniz efendim. Sadece olarak, Azerbayca`da kullanılan bir sözün dünyanın öbür ucunda, aynı şekilde kullaılması hoşuma gitti. Yoksa etimologluk gibi bir mesleğe bulaşmak gibi bir niyetim yoktur, bilesiniz....


[1] Q harfi, G yerine kullanılılıyor Azerbaycan`da. Qızlar, Qızıl, Qenimet gibi.

No comments: