Saturday, May 12, 2007

Entero In Un Cuore


Bir hançere en yakışan iddia. Başlık İtalyanca ve “Bir kalbe gireceğim” anlamına geliyor. Geçenlerde okuduğum bir kitapta geçiyordu. Gerçekten zekâyı bu kadar fikir çalkantısına ve çevikliğine sürükleyen bu eseri zevkle okudum. Elime aldığımda bırakamadım.

Romanın beni cezbeden taraflarından birisi, bu roman içerisinde başka bir romanda geçen olayların da anlatılması. Bu sayede bir taraftan okuduğunuz romandaki olayların nereye varacağını merak ederken, diğer taraftan da ikinci romandaki hadiselerin seyri sizi kitaba bağlıyor. Sıradan olayların etrafında cereyan eden, psikolojik değinmeler, düz yazının içini o kadar dolduruyor ki, bu doluluk her adım başı size bir fikir kazandırıyor. İşte düşünmek için birkaç cümle;

“Düşün ki, her an ben değişiyorum, her an sen değişiyorsun, buna rağmen birbirimizi nasıl tanıyoruz? Bu kaçan benliklerimizi birbirimizde aramak tecessüsü olmasaydı bir saniye konuşabilirmiydik? Doğru görüş, Konuşmak benlikler arasında bir saklambaç oyunudur.”

Romanda bir yazarın hayatına değiniliyor, kendisine çok hayran olan bazı bayan okurlarıyla herkesten saklı bir şekilde görüşerek, yazara olan hayranlıklarını irdeliyor. Bu bayanlardan bir tanesinden bahsediliyor. Yazarın peşini hiç bırakmayan birisinden. Onunla evlenmek isteyen birisinden. Aralarında bir diyalog geçiyor;

Ø “Senin karın olmak stajı yapıyorum” dedi.
Ø Muvaffak oluyorsun.
Ø Bu akşam çok yorgunsun! dedi
Ø İşte adeta bir zevce gibi söyledin. Kocasının akşamları arasında mukayese yapmağa muktedir bir zevce.

Sevmekle ilgili bir fikir vermesi bakımından şu cümleleri naklediyorum; Alakalarımızın yüz bin şekline isim bulamıyoruz ve “sevmek” deyip çıkıyoruz. Onun için ne kadar sui-istimale uğruyor bu kelime.

Toplum hayatına değiniyor. Bir sosyolog gibi önemli bir tespitte bulunuyor; Bir insanın her fenalığa muktedir olabileceği yerde cemiyet iflas etmiştir. Böyle bir sarsıntı devrini geçiriyoruz. Yukarıda kendisiyle dialoğunu anlattığımız bayanla ilgili konuşmalarında o bayanın bohem hayatına çeki düzen verme yönlü tavsiyelerle birçok şey anlatıyor. Aile hayatının önemine değiniyor, yazar, ana olmanın kadınlar açısından ne kadar önemli olduğunu şu cümlelerle anlatıyor;

“Kadının ebediyeti zekâsında değil, rahmindedir. Yeni kadın, yaratıcılığın merkezini şaşırmıştır. Analığa karşı hürmetsizliğimizin cezası hem tabiattan, hem de cemiyetten geldiği için iki misli dehşetli olacaktır. Onun için, ben sana derim ki, saadetin ve idealin ve her şeyin karnındadır. Daima olduğu gibi kâinatı senin karnın idare edecektir!

Doğurma sancısı çekmeyen kadın hayat şiddetinin evcine (en yüksek derece) varmış değildir. Ya erkek? Onların içinde de yaratmak için ruh sancısı çekenler müstesna; baba olamayanlar ana olamayanlardan farksızdırlar.”

Bu eser, bende önemli bir beyin fırtınasına neden oldu. Zaten yazarın amacı da okuru, bu tarafa doğru yöneltmek, kitabın sonunda, “Bir şey anlamak veya anlatmak için değil; sadece beynimin herhangi bir şey çiğnemek için gıcırdayan dişlerinin arasına bir fikir sakızı atmak için” cümlesiyle bu amacını bariz bir şekilde ortaya koyuyor.

Biliyorum, bu kitabın ismini ve yazarını merak ediyorsunuz. Bunu da ben size soruyorum. Bulamayan okurlarımız...:):):) Eminim bu eseri okuduktan sonra siz aynı siz olmayacaksınız.

2 comments:

Anonymous said...
This comment has been removed by the author.
Müzmin Anonim said...

'Bir Tereddütün Romanı’
Peyami Safa

Pasajlarin alindigi ve kitabin hakkindaki yazi:

http://www.elifsafak.us/yazilar.asp?islem=yazi&id=190